ilk sevgilim olduğunda bir çift memeye sahip olma fikri beni çok fazla heycanlandırmıştı. gerçekte dekolteden göründükleri kadar güzel olmadıklarını gördüğümde hayal kırıklığına uğradım. çok şey tümüyle açık edilmemeli.
neşeli bir günde ergen kızla ergen çocuğun buluşması. bu her şeyin öncesiydi. beni eve götürdü. yağmur başladı ve odaya karanlık çöktü. sinekler aç kalmış olmalı, daha önce bu kadar vızıldadıklarını görmemiştim. perdeler çekiliydi, onları hiç ellemedi. evi sıradandı: danteller, misafir odası, koltuk örtüleri, amaçsız biblolar, muhabbet kuşu, bir kaç süs bitkisi; kimi sahte kimi gerçek. üzerimde dakikalarca terlerken tırnaklarını sırtıma öylesine geçirdi ki izlerini bugün bile taşıyorum. enerjim tamamiyle tükendikten sonra 'kalk' dedi bana, 'yemek yapalım.'
mutfak böcek içindeydi. ekmek poşetini sarmış örümcek ağları, çatal bıçak arasında gezen hamamböcekleri, uçuşan güve kelebekleri, bir sineğin üzerine çıkmış çiftleşirken bir bandın üzerinde olduğunu farkeden bir diğer sinek. oraya yapışık halde ölmüşler, ne acı bir ölüm şekli.
kulağımın arkasından 'kaldır şunu' diye fısıldadı. 'ellerini kullan.' sıcak nefesinin ensemde uyandırdığı küçük hava akımından gülümsediğini hissediyordum. oysa elimde bir tencere vardı. ve bir şey dememiş gibi, yüzüme dahi bakmadan yaptığı işe devam etti. o an çok garip bir şey hissettim. güç, erotizm ve delilik arası bir histi.
tencereyi rafa kaldırdım ve çekmeceden gözüme en uygun gelen ekmek bıçağını aldım, ekmek poşetine uzanırken az önce bana yaptığı gibi arkasına geçtim, birkaç saniye öylece bekledim, ona yaslanmak, dokunmak üzereydim neredeyse, fakat ona yaslanmıyordum. ona dokunmuyordum. nefesimi hissediyor olmalıydı. kulağına eğildim ve hiçbir şey fısıldamadım, yalnızca beklemeye devam ettim. sonunda küçük oyunumuzu bozarak suratında imalı, yaramaz bir gülümsemeyle bana döndü, bir adım geri çekildim ve bıçağı karnına sapladım.
onu öldürdüm çünkü onu seviyordum. o, bir şeyi ilk defa denemek için hayatımdaki en uygun kişiydi, her şeyden öte bana en yakın kişiydi ve sanki onu öldürmeme dahi kızmazdı. onu hep seveceğim, artık asla ayrılmayacağız.
hislerim karşılığını bulmuştu artık, güç, erotizm ve delilik. tam olarak böyle hissettim.
evden çıktığımda saçlarımın önü ıslandıkça kaşlarıma yapışıyordu, parlak uçlarını görebiliyordum. dakikalarca yürüdüm, rüzgar kulağıma hiçbir şey söylemedi. bir gazete aldım, parkın üzeri kapalı yerine oturdum ve amatör şairler kısmını okudum.
insan karnından ölmüyormuş, kız sürünerek telefona gitmiş, ambulansın numarasını hatırlayamadığı için annesini aramış, annesi ambulansı aramış. fakat insan karnından çok acı çekiyormuş.
benim yüzümden asitli şeyler içmesi yasakmış. benim yüzümden aylarca lapa halde yemekle beslenmiş.
o anneme benziyor ve ondan sonraki tüm kadınlarım ona benzedi. o benim ilk sevgilim. beni gördüğünde benden, benim ondan korktuğumdan çok daha fazla korktu çünkü ona tüm bunların üzerine bir demet papatya gönederdim. üzerinde geçmiş olsun notu vardı.
tüm bunları kuyruklu dostuma anlattım, o ise beklediğim tepkini onda birini vermedi.
28 Haziran 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder