İzleyiciler

12 Mayıs 2010 Çarşamba

barda

bu kuvvetli içgüdü meselesi yabani bir hayat yaşamak istediğinde insanı afallatıyor. yabanda oturduğun yerde kuş seslerini dinlemekten başka şey yapamazken soruyorsun, insan doğaya hangi kısmıyla ait?

insanlar eski zamanlardan bu güne kadar hayvaları evcilleştirmekle uğraşmış. neolitik çağdan; köylerin kurulduğu, tarımın ve ticaretin başladığı o zamanlardan beri. ayılar evcilleştirilmiş, atlar, ve köpekler de. kurtlar yalnızca karınlarını doyurmuş ve insandan kaçmış. karlar her tarafı kapladığında yine şehre inmişler fakat istekleri karınlarını doyurmakmış, şehre dönmek değil. bu güne kadar olay hep böyle sürmuş.

güçlü bir hayatta kalış hikayesi, bağlanmadan ve bağlamadan.

bu soru karşısında orda oturan her bir kişiyi şaşkınlık kaplıyor, küçük aptal sorunlarının dönüştüğü yakarmaları ve karşılığında aldıkları avuntuyu bir kenara bırakıp düşünmeye başlıyorlar.

eğer diye soruyor, insan doğaya aklıyla aitse neden aynı insan aklıyla ait olduğu yeri yok eder. bu akılla ilgili bir aidiyet meselesinden çok, kullanmayla ilgili bir çıkar meselesi.

bir ilkokul münazara konusu: insan mı doğaya hakimdir, doğa mı insana.

bu çocukları büyüttüğünüzde mutlak hakim olan taraf olmak isteyeceklerdir. bunun olmaması insanın egosuna terstir, bu da bir tür yaradılış ve içgüdü meselesi.

hakim taraf olmanın yolu doğaya katılmak yerine doğanın karşısına geçip onu katletmek olur. neden?

bu soru orda oturan her insanı aşıyor ve olimpos sakinleri bir kez daha gömüldükleri tüm entrikadan başını kaldırıyor. bu bir tanrı - insan işi.

hayır diye bağırıyor adam, tanrılarınızı unutun, onlar sizi terk etti. bu dünyada onlar yaşamıyor.

bir bisiklet çalmanın zamanı geldi diyor, tanrılarınız size asla yardım etmeyecekler.

tanıdık bir söz daha hakırıyor ardından: ben size üstinsanı öğretiyorum. insan altedilmesi gereken bir şeydir. onu altetmek için ne yaptınız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder