İzleyiciler

8 Nisan 2010 Perşembe

av

herkesin uyuduğu herhangi bir saatte gece tüm ışıltısıyla kendini ortaya koyuyordu. karlı geceler gündüz gibi aydınlık olur fakat gökyüzü siyahtır. en soğuk olan bu zamanlar bununla birlikte en güzel zamanlardır. oturup gelirken bıraktığın ayak izlerinin silinişini izlerken, hiçbir yerden gelen adam olursun. elinde kırmızı, ucuz bir şarap. yolun kenarında son damlalarını şarabın üzerine döktükten sonra buruşturup attığın boş bira kutusu. biraz uzakta insanlar otobüs beklerken, hiç olmadıkları kadar sabırsız hareketler sergiliyorlar. çünkü bu saatte tüm iyi insanlar uyur. gecenin bu vakti otobüs bekleyen her insan kendine göre bir istisnadır ve o durakta sabırsızlıkla otobüs bekleyen insanlardan başka kimse yoktur.

eğer yağış devam ederse, nehir kenarındaki set daha fazla dayanmaz. set parçalandığında ise, artık kalacak yeriniz yoktur.

ağıtlar yıllarca süregelir. belki bir çok kez duymuşsunuzdur, fakat haberiniz yoktur. oysa günlerdir kafanızın içinde dönen ezgi odur.

ağlamak sizi kurtarmaz, dua etmek de. o set parçalandığında, artık buradan gitmeniz gerekir.

otobüs geliyor ve herkes evine gidiyor. bir baykuşun çığlığı yankılanıyor her tarafta fakat sesin çıkış noktasını hareketsizken görmek imkansız. otobüsün arkasından duman çıkıyor ve insanlar her geçen saniye sıcak evlerine daha da yaklaşıyor. havada aniden çarpmaya başlayan büyük kanatlar, dalgalanarak inen karların tüm ahengini bozuyor ve bu büyük kuş havayı bıçak gibi yararak hızla yere yaklaşıyor. hızını fazlasıyla kazanmışken kanatlarını tekrar alabildiğine açıyor ve elinden geldiğince yavaşlayarak demir tellere çarpıyor. kedi kadar büyük yaratık birkaç saniye yerde kaldıktan sonra havalanıp tekrar gözden kaybolurken telin diğer tarafında, az önceki kargaşada darmadağın olmuş beyaz karların içinden simsiyah bir fare, gri renklere koşuyor.

oysa bu böyle olmamalıydı.

şaraptan bir yudum daha alıyorsun ve olan şey seni daha az ilgilendiriyor. bu biraz da sıcak evine gitmek gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder